TARİH / ÇEVRE
Tarihin Tanıkları: ANIT AĞAÇLAR
Yaşadıkları yüzlerce yıl içinde tanık oldukları onlarca toplumsal olayın anısını bugüne taşıdıkları içindir ki, toplum bu ağaçlara saygı ve hayranlık duymaktadır. Gördükleri işlevin öneminden ve toplum nezdindeki saygınlığından ötürü de bu ağaçlar korunmakta ve alınabilen her türlü önlem ile ömürleri olabildiğince uzatılmaya çalışılmaktadır.
SONSUZLUĞUN SİMGESİ
Cami, mescit, medrese, saray, kervansaray ve imarethanelerin çevrelerindeki ağaç türleri incelendiğinde, çınarın Osmanlı için özel bir anlam taşıdığını görüyoruz. Sözgelimi, saltanatın ilk yıllarında başkent Bursa´da her tarafın çınar ve serviler ile süslendiğini, bu iki türün devlet gücü ve sonsuzluğu simgesi olarak algılandığını anlıyoruz. Nitekim devlet erkânına ait türbe ve hazirelerde, ünlü cami avlularında ana öğe çınar ve servidir. Ulucami avlusunda, Muradiye Külliyesi´nde, Sultan Osman ve Orhan´ın türbelerindeki anıt çınarlar bu düşüncenin kanıtıdırlar.
OSMANLI'DA ANIT AĞAÇLAR
Kimi tarihçiler, Osmanlı ile çınar arasındaki ilişkinin temelini imparatorluğun kurucusu Osman Bey´in gördüğü bir düşe bağlamaktadır. İmparatorluğun ilk günlerini anlatan Kuruluş Destanı´nda belirtildiğine göre, genç cengâver Osman Bey, bir gün toprak komşularından Şeyh Edebali´nin evine konuk olur. O gece gördüğü düşünde şeyhin göğsünden doğarak yükselen bir ay, ışıklar saçarak Osman Bey´in göğsüne girer. Ay´ın girdiği yerde bir çınar ağacı yeşerir. Süratle büyür ve etrafına uzattığı dallar ile ulu bir ağaç olur. Dağlar, ovalar, dereler, akarsular bu ulu ağacın gölgesi altında kalır. Bu mistik düşü yorumlayan şeyh, Osman Bey´e dünyaya hükmeden bir devlet kuracağını müjdeler.
Geri Dön